Gözü Doymaz Nasıl Yazılır TDK? Tarihin Derinliklerinden Günümüze Bir Dil Yolculuğu Bir tarihçi olarak geçmişin izlerini sürerken yalnızca olayları değil, kelimeleri de takip ederim. Çünkü her kelime, toplumun zihninde bir dönemin ruhunu taşır. “Gözü doymaz” ifadesi de bunlardan biridir. Bu kelimenin bugünkü anlamı, insanların bitmek bilmeyen hırsını anlatır; ancak kökleri çok daha derinlere uzanır. Peki, TDK’ya göre “gözü doymaz” nasıl yazılır? Sorusuna yanıt ararken sadece bir imla meselesine değil, aslında insanlığın arzularına, doyumsuzluğuna ve değişen değerlerine de ışık tutmuş oluruz. Gözü Doymaz mı, Gözüdoymaz mı? Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre doğru yazım şekli “gözü doymaz” biçimindedir. Yani ayrı yazılır. “Gözüdoymaz”…
8 YorumEtiket: bir
Gözyaşı Kanalı Tıkanıklığı İçin Ne Yapmalı? Tarihsel Akıştan Günümüze Bir Bakış Bir tarihçi olarak geçmişi anlamaya çalışırken, insan bedeninin bile kendi tarihini yazdığını görmek beni her zaman büyülemiştir. Her organ, her sistem, zaman içinde değişen yaşam biçimlerinin, çevresel koşulların ve duygusal dönüşümlerin izlerini taşır. Gözyaşı kanalı tıkanıklığı da yalnızca bir tıbbi durum değil; modern insanın yaşam ritminin, stres düzeyinin ve duygusal dünyasının bir yansımasıdır. Tarih boyunca insanın gözyaşıyla kurduğu ilişki, bedensel bir ihtiyaçtan öte bir kültürel ve ruhsal anlam taşımıştır. Bugün bu tıkanıklık, hem biyolojik bir problem hem de toplumsal dönüşümün sessiz bir göstergesi haline gelmiştir. Gözyaşının Tarihsel Yolculuğu İnsanoğlu,…
8 Yorumİlk Kanat Oluşumu Hangi Hayvanda Başladı? – Uçma Arzusunun Hikâyesi Bazı sorular vardır ki, cevapları yalnızca bilimsel değil, ruhsal bir yolculuğun da kapısını aralar. “İlk kanat oluşumu hangi hayvanda?” sorusu da bunlardan biri. Çünkü bu sadece biyolojik bir evrim hikâyesi değil; aynı zamanda hayallerin, cesaretin ve gökyüzüne uzanma isteğinin destanıdır. Gelin, bu sorunun ardındaki büyüleyici hikâyeyi birlikte keşfedelim. Bir Zamanlar Gökyüzü Ulaşılmazdı Milyonlarca yıl önce, dünya bugünkünden çok farklıydı. Gökyüzü hâlâ mavi ve engindi ama oraya ulaşmak yalnızca hayaldi. Yeryüzünde yaşayan canlılar yürümeyi, koşmayı ve yüzmeyi öğrenmişti. Fakat uçmak… Bu bambaşka bir şeydi. Bu, özgürlüğün, keşfin ve korkusuzluğun simgesiydi. İşte…
4 YorumBeyaz Yaka Grev Yapabilir mi? Güç, İdeoloji ve Vatandaşlık Üzerine Siyasal Bir Okuma Güç ilişkilerinin karmaşık ağlarını inceleyen bir siyaset bilimci olarak sık sık düşünürüm: Modern toplumda kimler direnir, kimler susar? Mavi yakalı işçiler grev deyince akla ilk gelenlerdir; ellerinde pankart, omuzlarında tarihsel bir mücadele geleneği taşırlar. Peki ya beyaz yakalılar? Ofislerin steril duvarları arasında, bilgisayar ekranları karşısında çalışan bu yeni sınıf, grev yapabilir mi? Dahası, onların sessizliği bir rıza mı, yoksa modern iktidar biçimlerinin ustaca bir üretimi mi? Güç ve Rıza: Ofis Dünyasının Görünmez Zincirleri Antonio Gramsci’nin deyimiyle, her iktidar zorla değil, rıza üreterek hükmeder. Beyaz yakalılar, görünürde özgür…
4 YorumDeğerin Psikolojisi: Kuzu Göbeği Mantarının Fiyatı Üzerine Bir İnsan Tahlili Bir psikolog olarak çoğu zaman insanların nesnel gerçeklikten çok, o gerçekliğe yükledikleri anlamlarla yaşadıklarını fark ederim. Paranın, doğanın, hatta bir mantarın bile değeri aslında zihnimizde başlar. “Kuzu göbeği mantarı fiyatı ne kadar?” sorusu bu açıdan yalnızca ekonomik bir soru değildir; insanın değer algısı, emek, nadirlik ve haz arasındaki psikolojik dengenin de bir yansımasıdır. Bu yazıda, kuzu göbeği mantarını sadece bir gıda değil, insan davranışının aynası olarak inceleyeceğiz. Bilişsel Psikoloji Perspektifinden: Değerin İnşası Kuzu göbeği mantarı, doğada nadir bulunan, toplanması zahmetli bir türdür. Bu nedenle piyasa fiyatı yüksektir; taze hali mevsimine…
4 YorumEşofman Nasıl Yazılıyor? Dilin ve Anlamın Felsefesi Üzerine Bir Düşünce Denemesi Dil, insanın dünyayı anlamlandırma biçimidir. Her kelime, bir kavramı taşıyan bir sembol olarak hayatımıza girer. Peki, “eşofman” kelimesi nasıl yazılmalıdır? Bu basit bir dilbilgisel mesele gibi görünebilir, ancak dilin anlam taşıyan gücünü derinlemesine düşündüğümüzde, yazım hatalarının ötesine geçip, bu sorunun felsefi bir boyutunu keşfetmek gerekebilir. Dil, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda düşüncelerimizin, toplumsal yapılarımızın ve kültürel kimliklerimizin bir yansımasıdır. Eşofman kelimesinin doğru yazılışını sorgularken, etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerinden nasıl bir anlam ortaya çıkar? İşte bu yazı, bu soruyu felsefi bir bakış açısıyla irdelemeye çalışacak. Etik Perspektiften:…
8 YorumHatay’ın Soyu Nereden Gelir? Gerçekten Kimlik Arayışı mı, Tarihsel Bir Yanılgı mı? Hadi, biraz cesur olalım ve bu soruyu derinlemesine inceleyelim: “Hatay’ın soyu nereden gelir?” Bu soruyu sorarken, bazılarının sadece yüzeysel bir yanıtla geçiştirmeye çalıştığını biliyorum. Ancak bu konu, çok daha karmaşık ve tartışmalı. Hatay, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir yer, ve herkes Hatay’ın kimliğini farklı şekillerde tanımlıyor. Peki gerçekten bu soyu tanımlamak o kadar basit mi? Yoksa Hatay’ın soyu, bölgenin tarihsel geçmişi ve çok kültürlü yapısı nedeniyle sonsuz bir belirsizliğe mi sürükleniyor? Gelin, bu karmaşık sorunun derinliklerine inelim. Hatay’ın Tarihsel Kimliği: Birçok Köken, Birçok Hikaye…
8 YorumHatay’da Yanardağ Var Mı? Edebiyatın Dönüştürücü Gücü ve Doğanın Anlatıdaki Yeri Kelimenin gücü, bir yazarın dünyayı şekillendirme biçimidir. Sözler, yalnızca anlatılacak olayları ya da karakterlerin içsel yolculuklarını aktarmakla kalmaz, aynı zamanda bir yerin, bir doğa olayının, hatta bir bölgenin kimliğini de yaratır. Hatay, tarih boyunca pek çok kültüre ev sahipliği yapmış, gizemli ve zengin bir bölge olarak edebiyatın sayfalarında yerini almıştır. Peki, Hatay’da yanardağ var mı? Bu basit bir coğrafi sorudan çok, edebi bir bakış açısıyla, yeri ve doğayı nasıl algıladığımızı sorgulayan bir soru haline dönüşür. Edebiyat, doğanın katmanlarını, insanın ruhunu ve çevresindeki dünyayı nasıl dönüştürdüğünü anlatan bir aynadır. O…
4 YorumHakem Olmak İçin Ne Yapılmalı? Bir Hikaye Bir zamanlar, genç bir akademisyen olan Caner vardı. Bilim dünyasında kendi yolunu bulmaya çalışan, heyecanlı ve hırslı biriydi. Caner, yıllardır yaptığı araştırmaların ve yazdığı makalelerin nihayet kabul edilmesini beklerken, bir gün hayatında farklı bir kapının açılabileceğini fark etti. Bir derginin hakemlik teklifini aldığı o an, sanki bilim dünyasında bir adım daha ileri gitmişti. Ancak bu yolculuk, sadece bir adım değil, oldukça uzun ve zorlu bir yolculuktu. Caner, hakemlik teklifini aldığı günün sabahı, önce derginin ismini internette araştırdı. Hakem olmanın sadece bir onur meselesi olmadığını, aynı zamanda büyük bir sorumluluk taşıdığını fark etti. Bu,…
4 YorumOkurken Formasyon Alınır mı? Bir Tarihsel Analiz Tarihin derinliklerine baktığımızda, her dönemin kendine özgü bir eğitim ve öğrenme anlayışı geliştirdiğini görürüz. Eğitim sistemleri zamanla evrim geçirmiştir; eski çağlardan günümüze kadar toplumsal yapıların, kültürel dönüşümlerin ve ekonomik gerekliliklerin etkisiyle değişen bu anlayış, bazen sadece bilgi aktarımı olarak kalmamış, bazen de bireylerin varoluşlarını şekillendiren önemli bir araç olmuştur. Bugün ise, eğitim anlayışımız sadece bir meslek edinme aracı olmaktan çok, kişisel gelişimi ve toplumsal bağları güçlendirmeyi amaçlayan bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki, bu süreçte okuma ve formasyon arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirebiliriz? Tarihsel Bir Bakış: Eğitim ve Formasyonun Evrimi Tarihte eğitim genellikle elit…
4 Yorum